KÂBE DİKİLİ TAŞ DEĞİL Mİ?

 5:90 Ya eyyühellezıne amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsüm min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun Diyanet Vakfı Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Yaşar Nuri Öztürk Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktik; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. NeSaBe : kurmak, inşa etmek, (birşeyi) dikmek, yükseltmek, (bir taşı işaret olarak) koymak, dikmek; (başını) kaldırmak; (kulakları) dikmek; Ensab: çğl (yol üzerindeki) işaretler; putlar; (tapınmak için dikilen) figürler / heykeller; (hayvanların kurban edildiği) sunaklar Sünnetullah hiçbir zaman değişmeyeceğine göre İbrahim’in Allah’ı yüceltmek için DİKTİÐİ söylenen (unutmayın Kabe ve İbrahim’in ilişkilendirildiği tek bir ayet bile yok, Beyt’i Kabe olarak kabul ediyoruz) Kâbe yukarıdaki ayetle ve Kuran’ın GENELİYLE büyük bir çelişki oluşturmuyor mu? Kuran nerede Allah’ı ululamak için fiziksel bir obje yapmanın doğru olduğunu yazar? Yukarıdaki tanıma tamamıyla uyduğu halde neden Kâbe de bir “ensab” sayılmıyor? 02:165 İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışındakileri Allah’a eş tutarlar da onları Allah’ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah’a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah’ta bulunduğunu, Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler! Ayetlerde buraya giren kişinin güvende olacağı belirtiliyor, Kâbe’nin içi topu topu 100 kişi ancak alır ve tarih gösteriyor ki pek emin bir yer de değil. Defalarca sellere, yangınlara maruz kalıp tekrar yapılan bu “dikili taşın” ayetteki kriterleri karşılamadığı açık. Artı ne İslam öncesi belgelerde ne de Kuran’dan önceki ilahi kitaplarda taştan yapılmış her putu parçalayan (37:91-93) put düşmanı İbrahim’in böyle bir yapı inşa ettiğine dair bir kanıt bulunur. Kabe ve buna adanan “kurbanlar” Hadislerdeki din ile Musevilik, her ne kadar iki din mensupları birbirinden nefret etse de büyük benzerlikler gösterir; kurban da bu benzerliklerin arasındadır. Levililer kitabının başlarında detaylandırılan ve arap putperestlerinin de geleneklerini arasında yer alan tanrıya kurban sunma ritüeli diğer çoğu şey gibi, şeytan işi hadislerle İslam’a da sokulmuştur. Resulullah (A) Medine’de iken Kâbe’ye kurban sunar, ben de kurbanının boynuna takılacak nişanlarını hazırlardım. Bu sırada Resulullah (sav) ihramlıların sakındığı yasaklardan sakınmazdı. Buhari, Hacc 110, Edahi 15; Müslim, 359, (1321); Muvatta, Hacc 51, (1, 340); Tirmizi, Hacc 69 (908); Ebu Davud, Menasik 17, (1757, 1758, 1759); Nesai, Hacc 65, 66, 67, 68, 69, 72, (5, 171, 173); İbnu Mace, Menasik 94, (3094) Kuran’a göre ise bırakın bir taşı, Allah’a kurban sunmak bile habistir: 06:136 Kendi döllendirip yaydığı ekinden ve hayvanlardan Allah’a bir pay ayırdılar da kendi zanlarınca şöyle dediler: “Bu Allah için, bu da ortaklarımız için . ” ortakları için olan Allah’a ulaşmaz. Ama Allah için olan, ortaklarına ulaşıyor. Ne kötü hüküm veriyorlar! 9:95 ayetini manipule edip Kabe’ye kurban adanması gerektiğini savunan arap dini izleyenleri taştan yapılmış putlarına adanan kurbanların asla Allah’a ulaşmayacağını hadis külliyatı okudukları kadar Allah’ın kitabını okusalardı belki görebilirlerdi! KURAN’DAKİ KÂBE “Diğer din salikleri Tanrıyı putlar vasıtasıyla sembolleştirmişlerdir. Bu putlarla Tanrı’nın herhangi bir sıfatını sembolleştirmek istemişler ve sanatkârane putlar yapmışlardır. Hatta bildiğiniz gibi Hıristiyanlar da haç’a hürmet ederler. Bu haç onlar için, Tanrı’nın bir sıfatını temsil etmektedir. Diğer dinlerde, mesela Brahmanizm’de dört elli bir put varsa bu demektir ki, Tanrı insanlardan daha kuvvetlidir. Hristiyanlarda bunun aksine, Tanrı insanlara karşı olan merhametini günahkar insanlara göstermek için öz oğlu olan Hz. İsa’yı kurban etmiştir. Hristiyan inancına göre Hz. İsa haç’ın üzerinde öldüğü için bu haç, Tanrı’nın merhamet sıfatını temsil eder. Bunların aksine Hz.Adem’le başlayan İslam dini, bir put değil, fakat Allah’ın evini seçmiştir. ” Yukarıdaki alıntıda yazar kendince İslam’ın diğer dinlerden farkını yazmış ama bunun içinde oluşturduğu çelişkiyi görmezden gelmiştir. Tüm dinleri putperestlikle suçlayan yazar, kimin tarafından yapıldığı bile tam olarak bilinmeyen, tarih boyunca birçok kez sel veya çıkan yangınlardan ötürü tekrar inşa edilmek zorunda kalınan kerameti kendinden menkul bir taşa “Allah’ın evi” demek cüretini göstermiştir. Bu taş bazı Sünnilere göre Allah’ın bu dünyadaki “şanını” simgeler, bazılarına göre ise Allah’ın sembolik olarak kendisidir. Bu, pratik olarak tanrılarını cisimleştirmek için kendilerine putlar yapan ve bunlara tapan özellikle eski çağlarda yaygın olarak görülen putperestlerin tanrılarını somutlaştırma çabası gibidir ve yukarıda gösterdiğimiz gibi yasaklanmıştır. Kuran görünmeyene iman etmeyi (2:3) ve her türlü “tapınma” ritüeli yerine insanların Yaratan’a kulluk etmesini emreder. Eğer Mekke’ye bir gün yolunuz düşerse bu “siyah küpün” odak noktasının güneydoğuda yer alan ve kış güneşinin doğduğu yere bakan Siyah Taş olduğunu göreceksiniz. Bu ayar tesadüfi değildir. Putperestlerin tanrısı Allat bir bereket tanrısıydı ve genelde bereket / verimlilik tanrıları Güneş’le simgelenirdi. Bu örnekte kış güneşinin doğduğu nokta Güneş’in yeniden doğuşunu simgeler. Daha yakından bakarsanız, siyah taşı çevreleyen alanın açılmış bir vulva ve bu taşın da vulvadan çıkan taç takmış bir bebek başı şeklinde olduğunu göreceksiniz. Bu yeni doğan bebeğin başına biraz daha yaklaşın, bunu öpen insanlar göreceksiniz. Neden diye soracak olursanız başı öptüğünüzde günahlarınızdan arınıp YENİDEN DOÐMUŞ gibi olacağınızı söyleyecektir. Biraz daha etrafta dolaşın ve insanların bu küpü 7 kere tavaf ettiğini göreceksiniz. Bunların hiçbiri KURAN’da yoktur ve hepsi putperest Arap geleneklerinin kalıntılarıdır. Beyt kelimesini az önce gördük, kâbe ile ilişkilendirildiği bir tek ayet bile yok. Kuran’da beytullah kelimesi ise hiçbir yerde bulunmaz. Gelenekçiler için olmazsa olmaz olan; onsuz namaz kılamayacakları, hac yapamayacakları Kâbe kelimesi Kuran’da sadece 3 yerde geçer, şimdi kelimenin anlamlarına ve geçtiği ayetlere bakalım: كعبة : şişik / bukle / yumru / tümsek / çıkıntı; düğüm; (bitkiler için) eklemli kök; kemiklerin eklem / bağlantı bölgesi (genel olarak ayak bileği); tapuk; (hayvanlarda) tarso; yüksek mevki / asalet / şan / görkem; yükseltilmiş herhangi bir şey; kare / kübik ev / oda; kare şeklinde; Rabi’ah kabilesine ait Mekke’de yapıldığı gibi etrafında dönülen bir tapınak Kâbe kelimesine sadece genel içeriği yiyecek olan Maide (5) suresinde rastlıyoruz: 05:06 Ey iman edenler! Bağlılığa duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve ayak bileklerinize kadar [ilel ka’beyn] ayaklarınızı yıkayın. 05:95 Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kabe’ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır. (Diyanet) AFALLAHÜ AMMA SELEF VE MEN ADE FE YENTEKIMÜLLAHÜ MİNHU Allah geçmişi affetmiştir ve (bu suça) tekrar dönen, Allah ondan intikam alır. Geçmişte kim ihramlı olarak Kâbe’de avlanmıştır? Sözüm ona İslam tarihine göre geçmişte Kabe İNKARCILAR tarafından tavaf ediliyordu. بلغ : vardı, ulaştı; olgunlaştı; (bir miktar) tuttu, kadar etti 05:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası MALLARDAN / HAYVANLARDAN onun dengidir. HEDİYENİN AYAK BİLEÐİ OLGUNLUÐUNU [baliğal ka’beti] içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin… Yasak av mevsiminde avlanan kişinin öldürdüğü hayvanın değeri ayak bileğinin olgunluğundan biçilecek ve kişiye buna göre bir ceza verilecektir ya da bu kişi fakirleri doyuracak o da olmazsa oruç tutarak kefaretini ödeyecektir. Ühılle leküm saydül bahri ve taamühu metaal leküm ve lis seyyarah ve hurrime aleyküm saydül birri ma düntüm huruma vettekullahellezı ileyhi tuhşerun 05:96 Hem size hem de yolculara fayda olmak üzere (faydalanmanız için) deniz avı yapmak ve onu yemek size helâl kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah’tan korkun. Yasak aylarda deniz avında bir sınırlama yokken kara hayvanları avına sınırlama getirilmiş. Bu ayetlerde açıkça İslam ve peygamber düşmanlarının ahlaksızlıklarına tekrar tanık oluyoruz. Aynı kökten türemiş kelimenin ilkini ihramlı olarak çeviren Arap dini izleyenleri ikincisini ise haram kılındı olarak çevirmiş. Tekrar hatırlatırım Kuran’da ihram diye bir kelime geçmez. 5:97’nin uygun çevirisi: 05:97 Allah HARAM SİSTEMİNİN AYAK BİLEÐİNİ / TEMELİNİ, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için bir dayanak yaptı. Böylece, Allah’ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah’ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz. قيام : kalkma, kalkış; ayakta durma; varoluş; ayrılma, terketme; tamamlama; destek, dayanak Allah avlanma yasağını, bunun cezasını insanlar için bir destek olarak yapmıştır. Avlanmada yasak aya uymak gerçekten insanlara faydalıdır. Siyah küp kabenin ise ne yasak ayla ne hediyelerle ilgisi yoktur.

Yorum bırakın